She is no doubt pretty, but she isn't beautiful.
- Şüphesiz sevimli, ama güzel değil.
No doubt he will come later.
- Şüphesiz o, daha sonra gelecek.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
Tom clearly has potential.
- Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
Wilson clearly had the best chance to win.
- Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
Your chromosome can undoubtedly show what kind of human you are!
- Sizin kromozomunuz şüphesiz ne tür bir insan olduğunuzu gösterebilir!
The computer is undoubtedly a valuable tool.
- Şüphesiz bilgisayar, kıymetli bir alettir.
He will succeed without fail.
- O şüphesiz başarılı olacak.
Surely the weather will become fine.
- Şüphesiz havalar düzelecektir.
Surely we can get in touch with Tom.
- Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.
Doubtless you have heard the news.
- Şüphesiz haberi duydun.
You are doubtless aware of his absence.
- Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.
Of course it's not a problem if you go.
- Şüphesiz gidersen sorun değil.
Tom was, of course, very tired.
- Tom, şüphesiz, çok yorgundu.
That was without doubt a magical moment.
- Hiç şüphesiz, büyüleyici bir andı bu.
He is without doubt one of the most successful businessmen in Japan.
- O şüphesiz Japonya'daki en başarılı iş adamlarından biridir.
He is unquestionably the oldest man in the village.
- O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.
It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
- Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
It was a shock, to be sure.
- Şüphesiz, o bir şoktu.
It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
- Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
He is a nice person, to be sure, but not very clever.
- O iyi bir insan, şüphesiz, fakat çok akıllı değil.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.