No doubt he did his best, but he didn't succeed.
- Şüphesiz elinden geleni yaptı ama başarmadı.
She is no doubt pretty, but she isn't beautiful.
- Şüphesiz sevimli, ama güzel değil.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
Tom clearly has potential.
- Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
Wilson clearly had the best chance to win.
- Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
This is undoubtedly the best country in the world.
- Burası şüphesiz dünyadaki en iyi ülke.
The National Library is undoubtedly one of the points of interest.
- Milli Kütüphane şüphesiz ilgi noktalarından biridir.
He will succeed without fail.
- O şüphesiz başarılı olacak.
Surely the weather will become fine.
- Şüphesiz havalar düzelecektir.
Surely Tom is aware of that.
- Şüphesiz Tom bunun farkında.
You are doubtless aware of his absence.
- Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.
Doubtless you have heard the news.
- Şüphesiz haberi duydun.
Tom was, of course, very tired.
- Tom, şüphesiz, çok yorgundu.
Of course it's not a problem if you go.
- Şüphesiz gidersen sorun değil.
He will succeed without doubt.
- O şüphesiz başarılı olacaktır.
That was without doubt a magical moment.
- Hiç şüphesiz, büyüleyici bir andı bu.
He is unquestionably the oldest man in the village.
- O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.
He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
- Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
It was a shock, to be sure.
- Şüphesiz, o bir şoktu.
She is rich, to be sure, but I don't think she's very smart.
- O şüphesiz zengin ama onun çok akıllı olduğunu sanmıyorum.
It was a shock, to be sure.
- Şüphesiz, o bir şoktu.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
- İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.