You have to promise not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğine söz vermek zorundasın
You just have to promise me one thing.
- Sen bana yalnızca bir şey için söz vermek zorundasın.
I now give the floor to our Dean - Şimdi sözü Dekanımıza veriyorum.
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
He gave me a promise to come back soon.
- O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
I don't remember promising that.
- Bunu söz verdiğimi hatırlamıyorum.
Don't misunderstand me, we aren't promising you anything.
- Beni yanlış anlama, sana hiçbir şey için söz vermiyoruz.