söylenme

listen to the pronunciation of söylenme
Turkish - English
complaining
being told
murmur
grouch
grumble

She began to grumble and then to weep. - Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.

snarl
mutter
söylenmek
grumble
söylenmek
{f} grouch
söyle
{f} said

I remember what he said. - Onun ne söylediğini hatırlıyorum.

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

söylenmek
{f} snarl
söyle
spit it out !
söyle
told

Don't forget what I told you. - Sana söylediklerimi unutma.

She told me that she had bought a CD. - Bana bir CD aldığını söyledi.

söylenmek
be told
söylenmek
to be said
söylenmek
pronounced
söylenmek
said

It is said that time heals all the wounds. - Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenmektedir.

She is said to have been rich. - Onun zengin olduğu söylenmektedir.

söylenmek
go
söyle
told to
söyle
say

An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what? - İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

söyle
confide

He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married. - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.

Tom said I looked confident. - Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.

söyle
tell

Could you please tell me why you love her? - Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

söyle
{f} saying

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

He began by saying that he would not speak very long. - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.

söylenmek
murmur
söylenmek
grouse
söylenmek
mutter
söyle
dictate
söylenmek
drone
söylenmek
{f} complain
söyle
mouth

Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him. - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.

Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened. - Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söylenmek
be said
söylenmek
repine
söylenmek
fret and fume
söylenmek
make a noise
söylenmek
chide
söylenmek
to mutter to oneself, grumble
söylenmek
to be said; to be pronounced; to grumble, to mutter, to grouse
söylenmek
snarl at
söylenmek
to be rumored, be bruited about
söylenmek
to be said, be spoken, be uttered
söylenmek
fret
Turkish - Turkish
Söylenmek işi
Söylenmek
söylenilmek
söylenmek
Söyleme işi yapılmak: "Suçluların ikisini de sağ bırakmayacağı söylenmekteydi."- H. R. Gürpınar. Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek, sızlanmak: "Benim kırdığımı anlayınca bana söylenmeye başladı."- M. Ş. Esendal
söylenmek
Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek, sızlanmak
söylenmek
Söylemek işi yapılmak