Something tells me I should say no.
- Bir şey bana hayır demem gerektiğini söylüyor.
Something tells me that she's up to no good.
- Bir şey bana onun şeytanlık düşündüğünü söylüyor.
The news says that there was a big earthquake in Greece.
- Haber Yunanistan'da büyük bir deprem olduğunu söylüyor.
She says that she's never seen hedgehogs with ears.
- O, kulakları olan kirpileri asla görmediğini söylüyor.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
He told me that his father was dead.
- O bana babasının öldüğünü söyledi.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Some doctors say something to please their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
- Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
Please tell me where you will live.
- Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Tell me which of the two cameras is the better one.
- İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
He received a telegram saying that his mother had died.
- O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut.
- Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.