You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
He stared at the faithful miniature of the dinosaur.
- O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.
Mr. Johnson's workers are loyal to him.
- Bay Johnson'ın işçileri ona sadıktır.
Mary is loyal to her country.
- Mary ülkesine sadıktır.
She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
- O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
Since we got married, he's become a devoted family man.
- Biz evlendiğimizden beri o sadık bir aile babası oldu.
Only those who change stay true to themselves.
- Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.
He remained steadfast to his principles.
- O prensiplerine sadık kaldı.
Only those who change stay true to themselves.
- Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.
This is the true story of Fadil Sadiq.
- Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir.
Tom became a staunch conservative.
- Tom sadık bir muhafazakar oldu.
Tom is a staunch conservative.
- Tom bir sadık muhafazakârdır.
Tom is extremely obedient.
- Tom son derece sadıktır.