There was not a bloody soul.
- Lanet olası bir ruh yoktu.
A man's body dies, but his soul is immortal.
- Bir insanın vücudu ölür, ama ruhu ölümsüzdür.
Mary felt as if a ghost or spirit had touched her back.
- Mary bir hayalet ya da ruhu sırtına dokunmuş gibi hissetti.
Body and spirit are twins: God only knows which is which.
- Vücut ve ruh ikizdir: Sadece Tanrı hangisinin hangisi olduğunu bilir.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
With this talisman, you can ward off any and all evil spirits.
- Bu tılsım ile tüm şeytani ruhları defedebilirsin.
Do you believe in spirits?
- Ruhlara inanıyor musun?
Reality and irreality are both important for one's psyche.
- Gerçeklik ve gerçek dışılık, kişinin ruhu için önemlidir.
My poor state of mind made me distraught.
- Berbat ruhsal durumum beni çıldırttı.
Dan was worried about Linda's state of mind.
- Dan, Linda'nın ruhsal durumu hakkında endişeliydi.
My father was committed to a psychiatric hospital.
- Babam bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine teslim edildi.
His illness was mainly psychological.
- Onun hastalığı aslında ruhsaldı.
Judging from his expression, he's in a bad mood.
- Onun ifadesine bakılırsa, o kötü bir ruh hali içinde.
His illness was mainly psychological.
- Onun hastalığı aslında ruhsaldı.
Are Tom and Mary licensed psychologists?
- Tom ve Mary ruhsatlı psikolog mu?
The good team spirit in the work group is valued positively.
- Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
The team spirit was unbelievable, we were all in this together.
- Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.