Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
Hayatımda romantizm için yer yok.
- There is no room for romance in my life.
Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.
- I thought you didn't like romance movies.
Romancı birkaç aşk romanı yazdı.
- The novelist wrote several romances.
Ben bir aşk romanının kahramanıyım gibi hissediyorum.
- I feel like I'm the heroine of a romance novel.
Tom romantik romanları okumayı sevmiyor.
- Tom doesn't like reading romance novels.
Benim on üç yaşındaki kız romantik film izlemeyi seviyor.
- My thirteen year old girl loves to watch romance movies.
Tom'un aşk romanlarından hoşlandığını keşfettim.
- I found out Tom likes romance novels.
Tom romantizmle ilgilenmediğini söylüyor.
- Tom says he's not interested in romance.
Belki aşk romanları okumaktan vazgeçmelisin.
- Maybe you should stop reading romance novels.
Aşk romanları okumayı durdurmalısın.
- You should stop reading romance novels.
İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
- At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
- I think that maybe I should stop reading romance novels.
İngilizce, Latince kökenli kelimelerle doludur.
- English is full of Romance words.
Portekizce Latin kökenli bir dildir.
- Portuguese is a Romance language.