Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
- The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
Florida'da memurların iklim değişikliği ya da deniz seviyesi yükselişi kelimelerini kullanmalarına izin verilmiyor.
- Officials are not allowed to use the words climate change or sea-level rise in Florida.
Bu politika, fiyatlarda büyük bir yükselişe neden oldu.
- This policy resulted in a great rise in prices.
Kalkma zamanı, Johnny.
- Rise and shine, Johnny.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Why did you turn down his request for a pay rise?
Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
- There was a modest rise in prices last year.
Davalı lütfen ayağa kalkın.
- The defendant will please rise.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices continued to rise.
Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Prices will continue to rise.
Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
- Thoughtless speech may give rise to great mischief.
Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Why did you turn down his request for a pay rise?
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices continued to rise.
Güller çiçek açmışlar.
- The roses are in bloom.
Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.
- The rose is a flower and the dove is a bird.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Yükselen güneş gökyüzünü parlak bir renk karışımıyla süsledi.
- The rising sun bathed the sky in a brilliant blend of colours.
Yarın erken kalkarsan, doğan güneşi görebilirsin.
- If you get up early tomorrow, you can see the rising sun.
Doğan güneş ne kadar güzel!
- How beautiful the rising sun is!
Rise and Shine sleepy head.
Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.
- The index rose 4% from the preceding month.
Pembe ve gül benzer renklerdir.
- Pink and rose are similar colors.
Hayata pembe gözlüklerle bakıyor.
- She looks at the world through rose-colored glasses.
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Maliyetler yükselmeye devam etti.
- The costs kept rising.
Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.
- Whoever you vote for, prices will go on rising.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
Kalp hastalıklarından muzdarip insanların sayısı yükselişte.
- The number of people suffering from heart disease is on the rise.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
- This high-rise building has five lifts.
Nehrin su seviyesi yükseldi.
- The level of water in the river has risen.
Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.
- The exchange rate for the yen against the dollar has risen.
Güneş şimdi yükseliyor.
- The sun is rising now.
Yen yükseliyor dolar düşüyor.
- The yen is rising and the dollar is falling.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
Yaz mevsiminde sıcaklık yükselir.
- In summer the temperature rises.
The governor just gave me a rise of 2-pounds-6.
And still the hours passed, and at last I knew by the glimmer of light in the tomb above that the sun had risen again, and a maddening thirst had hold of me. And then I thought of all the barrels piled up in the vault and of the liquor that they held; and stuck not because 'twas spirit, for I would scarce have paused to sate that thirst even with molten lead.
I went along up the bank with one eye out for pap and t'other one out for what the rise might fetch along.
The rise of his pants was so low that his tailbone was exposed.
We watched the balloon rise.
He is risen!.
To his comic fury and shame, the traveller's 'master part' fails to rise to the occasion, and the girl's innocence is preserved.
Lord willing and the creek don't rise, we'll have that new barn finished in time for the harvest.
Ahmadinejad is no simpleton. . . . His Holocaust denial is a flagrant ploy—the easiest way to get a rise out of the Jewish community.
rose pink colour:.
... The first stages of Stonehenge rise up in Ancient Britain. ...
... to really rise to the top. ...