right, equity, punishment, an officer

listen to the pronunciation of right, equity, punishment, an officer
English - Turkish

Definition of right, equity, punishment, an officer in English Turkish dictionary

justice
{i} adalet

Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum. - This figure is supposed to represent Marilyn Monroe, but I don't think it does her justice.

Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti. - Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich.

justice
yerindelik
justice
insaf
justice
adliye
justice
{i} dürüstlük
justice
bring a person to justice birine ettiğini buldurmak
justice
birine cezasını buldurmak
justice
{i} yargı
justice
do justice to haklı muamele etme
justice
(isim) adalet, hak, yargı, dürüstlük, doğruluk, hakim, yargıç
justice
{i} adalet, hak
justice
chief justice yüksek mahkeme reisi
justice
justice of the peace sulh hâkimi
justice
{i} yargıç
justice
danıştay başkanı
justice
hakkaniyet
justice
{i} haklılık, yerindelik, doğruluk
justice
{i} doğruluk
justice
{i} hakim

Büyükbabam bir sulh hakimiydi. - My grandfather was a justice of the peace.

English - English
{n} justice
right, equity, punishment, an officer
Favorites