Onunla ilgili tiksinmeni hissediyorum.
- I feel your disgust on that one.
Onun yüzü öfkeden daha ziyade tiksinme ve hüzün yansıtıyor.
- Her face reflects disgust and sadness, rather than anger.
Dergi gezegendeki en iğrenç böcekleri araştırıyor.
- The magazine is researching the most disgusting insects on the planet.
Bunun iğrenç olduğunu düşünüyorum.
- I think it's disgusting.
Yemeği tiksinti ile reddetti.
- He refused the food with disgust.