reporter, journalist; person who exchanges letters with another

listen to the pronunciation of reporter, journalist; person who exchanges letters with another
English - Turkish

Definition of reporter, journalist; person who exchanges letters with another in English Turkish dictionary

correspondent
{i} muhabir

Bir muhabir olarak yurt dışına gönderildi. - He was sent abroad as a correspondent.

Ben kötü bir muhabirim. - I am a poor correspondent.

correspondent
taşra ya da dış ülke muhabiri
correspondent
bir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi
correspondent
sorumlu/mektup arkadaş
correspondent
karşılıklı
correspondent
{i} muhabir: Does your paper have a correspondent in Paris? Gazetenizin Paris'te muhabiri var mı?
correspondent
yazışan
correspondent
{s} with -e uygun: It was correspondent with
correspondent
uyan
correspondent
{i} yazışma yapan kimse
correspondent
mektuplaşan
correspondent
correspondent
uygun
correspondent
(Askeri) MUHABİR: Muntazam haber toplayıp halka yayınlamakla meşgul bir gazeteci, basın muhabiri, fotoğrafçı, fıkra yazarı, baş muharrir, yayımlayıcı, film çekici, haber filmi veya dokümanter film alıcıları. Ayrıca bakınız: "accredited correspondent", "combat correspondent" ve "visiting correspondent"
English - English
{i} correspondent
reporter, journalist; person who exchanges letters with another
Favorites