Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
- Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
- They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.
- She has remained abroad ever since.
Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
- In situations like these, it's best to remain calm.
Yalnız kalan küçük çocukla dışarı çıkmamalısın.
- You oughtn't to go out with the little boy remaining alone.
Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- There were few students remaining in the classroom.
Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
- The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
Londra'da ne kadar kalacaksın?
- How long will you remain in London?
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Dolapta, vardır...Dolapta ne olduğunu söylemiyorum; o benim büyük sırrımdan arta kalandır.
- In the wardrobe, there is... I'm not saying what's in the wardrobe; that is remaining my great secret.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
- The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
- Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
- They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
- The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- There were few students remaining in the classroom.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Onun gitme ya da kalma seçeneği vardı.
- She had a choice of going or remaining.
Evli bir yazar bekar kalmayı tavsiye ettiği zaman kitabın zayıf noktası güvenirlikten yoksun olmasıdır.
- The book's weak-point is that it lacks credibility when a married writer recommends remaining unmarried.
The light remained red for two full minutes.
participle used as adjective The remaining paint shall be properly disposed of.
May I have the only remaining cake?.
... this needs to be the year congress lifts the remaining restrictions on detainee ...
... The remaining 40% runs on Amazon. ...