remaining alive, outliving; outlasting, persisting, lasting

listen to the pronunciation of remaining alive, outliving; outlasting, persisting, lasting
English - Turkish

Definition of remaining alive, outliving; outlasting, persisting, lasting in English Turkish dictionary

surviving
hayatta kalma

Tom'un hayatta kalma şansı yoktu. - Tom didn't have a chance of surviving.

Eğer Tom Mary'ye yardım etmeseydi, onun hayatta kalma şansı olmayacaktı. - If Tom hadn't helped Mary, she wouldn't have stood a chance of surviving.

surviving
yaşayarak
surviving
{f} hayatta kal

Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi. - It was quite fascinating to see how these men were surviving.

Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun. - You know as well as I do that we have no chance of surviving.

surviving
hayatta kalan

Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor. - The surviving refugees longed for freedom.

Tom'un hayatta kalan üç çocuğu var. - Tom has three surviving children.

surviving
geride kalan
surviving
sağ kalan

Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi. - Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.

surviving
geriye kalan
surviving
kalan

Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor. - The surviving refugees longed for freedom.

Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi. - Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.

English - English
{i} surviving
remaining alive, outliving; outlasting, persisting, lasting
Favorites