O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
- That country broke off diplomatic relations with the United States.
Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
- I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
- How are relations between the two of them going?
Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
- We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.
- Tom has a close relationship with Mary.
Onunla yakınlığın nedir? Babasıyım.
- What is your relationship to him? I'm his father.
Onunla akrabalığınız nedir?
- What's your relation with him?
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
- My relationship with Tom is none of your business.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.
This relation uses the customer's social security number as a key.
Yes, he's a relation of mine, but a only distant one.
Equality is a symmetric relation, while divisibility is not.
... I would hesitate to use the word danger in relation to ...