Ve yolcular onu hatırlıyor mu?
- And do the travellers remember him?
Ben çok gezgin değilim.
- I am not much of a traveller.
Birçok gezgin gidecekleri yerlere trenle seyahat etme yerine bir araba kiralamaya karar verdiler.
- Many travellers decided to rent a car instead of travelling by train to their destinations.
Yabancı bir arazi yok; yalnızca yabancı olan seyyah budur.
- There is no foreign land; it is the traveller only that is foreign.
Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır.
- Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.
As we ate dessert, the desire grew to travel in this country.
- Während wir den Nachtisch aßen, wuchs der Wunsch, in dieses Land zu reisen.
I don't have anyone who'd travel with me.
- Ich habe niemanden, der mit mir reisen würde.