Maalesef reddetmek zorundayım.
- I'm afraid I have to refuse.
Onun teklifini reddetmek zorunda kaldım.
- I had to refuse her offer.
Onun teklifini reddetti.
- She refused his proposal.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.
- I refuse to obey you any longer.
Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.
- I refuse to herd geese any longer with that girl.
Tom'un talebi reddedildi.
- Tom's request was refused.
2012'de Fadıl'ın şartlı tahliyesi 11 yıl daha reddedildi.
- In 2012, Fadil's parole was refused for another 11 years.
Bir bakıma, o klübe katılmayı reddetmekte haklısın.
- In a sense you are right in refusing to join that club.
Onu yapmayı reddetmeyi tasarlıyorum.
- I plan on refusing to do that.
Onu yapmayı reddetmeyi tasarlıyorum.
- I plan on refusing to do that.
Bir bakıma, o klübe katılmayı reddetmekte haklısın.
- In a sense you are right in refusing to join that club.
I asked the star if I could have her autograph, but she refused.
I refuse to listen to this nonsense any more.
... that 47 percent of the country considered themselves victims who refuse personal responsibility, ...