referring to someone or something that can be called

listen to the pronunciation of referring to someone or something that can be called
English - Turkish

Definition of referring to someone or something that can be called in English Turkish dictionary

call
düşünmek

Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım. - I didn't have time to think. I had to make a judgment call.

call
ad takmak
call
uğramak
call
demek

Keşke bana Tom demekten vazgeçsen. - I wish you would stop calling me Tom.

Sadece merhaba demek için arıyorum. - I'm just calling to say hi.

call
alısünle arama
call
{f} ara

Bu öğleden sonra beni ara. - Call me this afternoon.

Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı. - Tom called me yesterday at nine in the morning.

call
farzetmek
call
varsaymak
call
{f} adlandırmak
call
bağırış
call
{f} telefonda konuşmak
call
{f} söylemek

Tom Mary'yi ona geç kalacağını söylemek için aradı. - Tom called Mary to tell her he'd be late.

Tom geç kalacağını Mary'ye söylemek için aradı. - Tom called to tell Mary that he'd be late.

call
ötüş ötme boru boru sesi
call
çağırma çağrı, çağırmak
call
çığlık
call
{i} telefon konuşması, konuşma
call
{i} ötüş
call
{f} ziyaret etmek

Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım. - First of all, I have to call on Jim.

Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum. - I would like to call on you one of these days.

call
{f} 1. (out) seslenmek, çağırmak; bağırmak: Did you just call me? Bana demin seslendin mi? He called out for help. ''İmdat!'' diye bağırdı. 2
call
kapıdan uğrama
English - English
{s} call
referring to someone or something that can be called

    Hyphenation

    re·fer·ring to some·one or some·thing that Can be called

    Turkish pronunciation

    rîfırîng tı sʌmwʌn ır sʌmthîng dhıt kın bi kôld

    Pronunciation

    /rəˈfərəɴɢ tə ˈsəmˌwən ər ˈsəmᴛʜəɴɢ ᴛʜət kən bē ˈkôld/ /rɪˈfɜrɪŋ tə ˈsʌmˌwʌn ɜr ˈsʌmθɪŋ ðət kən biː ˈkɔːld/
Favorites