Definition of refah in Turkish English dictionary
- welfare
He despised those who lived on welfare.
- Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.
Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Öğrencilerimizin deprem kurbanlarının refahına katkıda bulunmaları için bize izin verin; cebimizdeki bozuk paralar bile bir yere kadar yeterli olacaktır.
- prosperity
I will live in prosperity.
- Ben refah yaşayacağım.
You need to understand that prosperity doesn't last forever.
- Refahın sonsuza kadar sürmediğini anlaman gerek.
- prosperity, opulence, ease, comfort gönenç
- (Ticaret) well-being
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
GDP isn't a measure of well-being.
- GSYİH refahın bir ölçüsü değildir.
- wale
- flourish
- abundance
- welfare economics
- wellbeing
- weal
- prosperous
The next two years are not expected to be prosperous.
- Gelecek iki yılın refah olması beklenmiyor.
- ease
- bonanza
- (Hukuk) well-being, prosperity
- easy circumstances, affluence and ease
- comfort
- opulence
- felicity
- creature comforts
- creature
- refah içinde
- affluent
- refah düzeyi yükselmek
- prosper
- refah hizmetleri
- (Ticaret) welfare services
- refah iktisadı
- welfare economics
- refah politikası
- welfare policy
- refah politikası
- social policy
- refah toplumu
- welfare society
- refah ölçütleri
- welfare criteria
- Refah Partisi
- Prosperity Party
- refah devleti
- welfare state
Germans value a strong social welfare state.
- Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.
- refah devletçiliği
- welfarism
- refah devletçiliği
- welfare statism
- refah dönemi
- summer
- refah düzeyi
- (Ticaret) level of welfare
- refah ekonomisi
- (Ticaret) welfare economy
- refah fonu
- (Ticaret) welfare fund
- refah getirmek
- bring prosperity
- refah günleri
- palmy days
- refah içinde
- in clover
- refah içinde yaşamak
- be in clover
- refah içinde yaşamak
- live in clover
- refah kapitalizmi
- (Politika, Siyaset) welfare capitalism
- refah memuru
- (Politika, Siyaset) welfare officer
- refah planı
- (Ticaret) welfare plan
- refah seviyesi
- welfare level
- refah teorisi
- (Ticaret) welfare theory
- sosyal refah
- (Politika, Siyaset) social well being
- sosyal refah
- social welfare
She attended the lecture on social welfare.
- Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
Germans value a strong social welfare state.
- Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.
- sosyal refah
- social well-being
- ulusal refah
- (Ticaret) national welfare
- mutluluk, refah, huzur, zenginlik
- happiness, prosperity, peace, prosperity
- bin yıllık barış ve refah dönemi
- millenarian
- bin yıllık refah dönemi
- millennium
- maddi refah
- material well being
- maddi refah
- (Ticaret) material wellbeing
- maddi refah
- material well-being
- sağlık, moral ve refah
- (Askeri) health, morale, and welfare
- toplumsal refah
- social wealth
- yoksulluk-refah eğrisi
- (Ticaret) poverty-welfare curve