Gıda ambalajı bozulmayı azaltır.
- Food packaging reduces spoilage.
Geri tepme, silahın hassasiyetini azaltır.
- The recoil reduces the weapon's accuracy.
Başkan Arthur gümrük vergilerini düşürmek istedi.
- President Arthur wanted to reduce the tariffs.
Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
- The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
Bu ay harcamalarımı azaltmak zorundayım.
- I have to reduce my expenses this month.
O ithalatta vergi azaltmak istedi.
- He wanted to reduce the tax on imports.
Enerji talebini azaltmalıyız.
- We must reduce energy demand.
Bu ay masraflarımı azaltmak zorundayım.
- I have to reduce my expenses this month.
Lütfen müziğin sesini azaltır mısın?
- Can you please reduce the volume of the music?
O, vergileri azaltabildi.
- He was able to reduce taxes.