Tom kayıt yapmayı durdurdu.
- Tom stopped recording.
Bu kayıt tahrif edilmiştir.
- This recording has been tampered with.
Bu konuşmayı kaydediyor musun?
- Are you recording this conversation?
Bunu kaydediyor musun?
- Are you recording this?
Bizi şimdi kaydetmiyor musun?
- Aren't you recording us right now?
Bunu kaydetmiyor musun?
- Aren't you recording this?
Dan bir ses kaydı ile Linda'nın suçunu kanıtladı.
- Dan proved Linda's guilt with an audio recording.
Bir grup bilim adamı deneyi kaydetmek hazır bekledi.
- A group of scientists stood by, ready to record the experiment.
Biyologlar balina aramaları kaydetmek için bir hidrofon kullandı.
- The biologists used a hydrophone to record whale calls.
Ben onun plaklarından bazılarını dinledim.
- I listened to some of his records.
Kendimi onun plaklarını dinlerken buldum.
- I found myself listening to his records.
Bir iş adamı olarak iyi bir sicile sahip.
- He has a good record as a businessman.
Sumo güreşçisinin sicili, bir galibiyet ve beş yenilgidir.
- The sumo wrestler’s record is one win and five losses.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Bu kayıt cihazı yeni değil.
- This tape recorder is not new.
Kamera hiçbir şey kaydetmedi.
- The camera recorded nothing.
Bu konuşmayı kaydetmemin bir sakıncası var mı?
- Would you mind if I record this conversation?
Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.
- The document records that the war broke out in 1700.
Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.
- Tom currently holds the school record for the 100 yard dash.
Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.
- This year unemployment will reach record levels.
Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.
- The conversation was secretly recorded and used as evidence.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Dosya bakanlığa gönderildi.
- The record was sent to the ministry.
Konuşmamızı kaydettim.
- I recorded our conversation.
Yayını kasete kaydet.
- Record the broadcast on tape.
Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.
- Setting a new record added to his fame.
Kayıtlarımız henüz ödeme yapmadığınızı göstermektedir.
- Our records show that you haven't paid yet.
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.
- You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed.
Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.
- Sami was falsifying his university records.
I made a recording of the show.
I still like records better than CDs.
The tourist's photographs and the tape of the police call provide a record of the crime.
The team set a new record for most points scored in a quarter.
I wanted to record every detail of what happened, for the benefit of future generations.
... >>Taylor Swift: Yeah. The ideas always end up in my phone, because it has a great recording ...
... computing environment. But, if you can control your computing environment, the Recording ...