Eskiden burada bir ev vardı.
- There used to be a house here at one time.
O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.
- That island was governed by France at one time.
Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
- At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
At one time, I could walk ten miles in a day, but I can't any longer.