rebound; as, the bound of a ball

listen to the pronunciation of rebound; as, the bound of a ball
English - Turkish

Definition of rebound; as, the bound of a ball in English Turkish dictionary

bound
{i} fırlama
bound
{f} sınırlamak
bound
hoplamak
bound
atlayış
bound
kalgımak
bound
ciltlenmiş
bound
düşkün
bound
sekmek
bound
azimli
bound
gidici
bound
{s} ciltli, ciltlenmiş
bound
f., bak. bind
bound
bind bağla
bound
{i} avut
bound
giden

Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı. - A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace.

Kanazawa'ya giden bir trene bindi. - He got on a train bound for Kanazawa.

bound
{s} zorunlu

Er ya da geç onun olacağı zorunluydu. - It was bound to happen sooner or later.

O şekilde olması zorunluydu. - It was bound to happen that way.

bound
yaylan/zıpla/sınırla
bound
sıçratmak
bound
{s} yola çıkmış
bound
{s} for -e giden
English - English
bound