Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
- Tom readily admits his mistakes.
Seve seve önerimi kabul etti.
- He readily agreed to my proposal.
Tom onun yapmasını istediğimiz şeyi seve seve yapmaya söz verdi.
- Tom readily promised to do what we asked him to do.
Silahlara Amerikalılar tarafından kolayca erişilebilir.
- Guns are readily accessible to Americans.
Tanınmış diplomat komiteye kolayca katıldı.
- The noted diplomat readily participated in the committee.
Et henüz hazır değil.
- The meat's not ready yet.
Hemen yolculuğa hazırlan.
- Get ready for the trip at once.
Ne gelirse gelsin hazırlıklı olmalıyız.
- We ought to be ready for whatever comes.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
- I had a speech ready.
Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.
- It could take years before this bridge is ready to use.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Dinner is almost ready.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- The dinner is almost ready.
Tamam, sanırım hazırım.
- OK, I guess I'm ready.
Biz henüz tamamen hazır değiliz.
- We're not totally ready yet.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
- During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
Hazır ve istekliyim, Tom.
- I'm ready and willing, Tom.
readily achievable.
The suspect readily answered all questions the police officers asked him.
The seed is ready to sprout.