Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
- I succeeded in reaching the top of the mountain.
Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.
- I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal.
Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
- After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.
- We have had difficulty reaching you by phone.
Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.
- We have had difficulty reaching you by phone.
Yokohama'ya erişmek iki saatimi aldı.
- It took me two hours to reach Yokohama.
Onlar tatmin edici bir uzlaşmaya varmak için müzakere ediyorlar.
- They are negotiating to reach a satisfactory compromise.
Varmak istediğiniz yere ulaştınız.
- You have reached your destination.
Yokohama'ya erişmek iki saatimi aldı.
- It took me two hours to reach Yokohama.
Tom, Mary'ye ulaşmaya çalıştı.
- Tom tried to reach Mary.
Adaya tekne ile ulaşmak kolaydır.
- The island is easy to reach by boat.
Hava kararmadan önce Londra'ya ulaşacağız.
- We will reach London before dark.
Otobüsle köye ulaşabilirsin.
- You can reach the village by bus.
Tom üst rafa yetişmek için çok kısaydı.
- Tom was too short to reach the top shelf.
Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
- Tom reached out to touch Mary.
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu, geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.
- This could have far-reaching consequences.
Tom'a ulaşmak için bir yol bulmak zorundayız.
- We have to find a way to reach Tom.
Bu kitabın onun kavrayışının ötesinde olduğunu düşünüyorum.
- I think this book is beyond his reach.
Onlar kazların beslendiği alana ulaştığında, o oturdu ve saf altın rengi olan saçını açtı.
- When they had reached the common where the geese fed, she sat down and unloosed her hair, which was of pure gold.
Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız.
- We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site.
Şapkasını almak için uzandı.
- She reached out to take his hat.
Geçen yıl etekler tam dizlerin altına uzandı.
- Skirts last year reached just below the knees.
İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
- The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.
- Tom thought about reaching for his gun, but decided not to.
The Thembu tribe reaches back for twenty generations to King Zwide.
Reach for your dreams.
In 3 years, he reached the position of manager.
... the problem is we're still not reaching ...
... and I'm reaching out to some America's leading foundations and corporations on ...