Yokohama'ya erişmek iki saatimi aldı.
- It took me two hours to reach Yokohama.
Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.
- We have had difficulty reaching you by phone.
Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
Varmak istediğiniz yere ulaştınız.
- You have reached your destination.
Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
- I want to reach the hotel before it gets dark.
Yokohama'ya erişmek iki saatimi aldı.
- It took me two hours to reach Yokohama.
Tom, Mary'ye ulaşmaya çalıştı.
- Tom tried to reach Mary.
Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
- If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
O,tepeye ulaşamayacak kadar çok kısadır
- She's too short to reach the top.
Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
- It was already twelve when he reached home.
Tom üst rafa yetişmek için çok kısaydı.
- Tom was too short to reach the top shelf.
Bu kitabın onun kavrayışının ötesinde olduğunu düşünüyorum.
- I think this book is beyond his reach.
Tom'a ulaşmak için bir yol bulmak zorundayız.
- We have to find a way to reach Tom.
Onlar kazların beslendiği alana ulaştığında, o oturdu ve saf altın rengi olan saçını açtı.
- When they had reached the common where the geese fed, she sat down and unloosed her hair, which was of pure gold.
Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız.
- We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site.
Şapkasını almak için uzandı.
- She reached out to take his hat.
Ayağa kalktı ve şapkasına uzandı.
- He stood up and reached for his hat.
O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.
- She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
- The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
- Tom reached out to touch Mary.
I'll try to reach out orphan child about their school life.
Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.
- I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal.
Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
- I succeeded in reaching the top of the mountain.
Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.
- We have had difficulty reaching you by phone.
Ne yapmayı planladığını biliyorum ve amacına ulaşmanı engellemek elimden gelen her şeyi yapacağım.
- I know what you are planning to do and I'll do everything I can in order to prevent you reaching your goal.
The Thembu tribe reaches back for twenty generations to King Zwide.
Reach for your dreams.
In 3 years, he reached the position of manager.
He reached for his shoe with his legs.
I can't quite reach the pepper, could you pass it to me?.
To call George eloquent is certainly a reach.
and we have learned not to fire at any of the dinosaurs unless we can keep out of their reach for at least two minutes after hitting them in the brain or spine, or five minutes after puncturing their hearts--it takes them so long to die.
I didn't reach what he was trying to tell me.
All my reference books are within arm's reach.
He developed his boardinghouse reach in the oil fields.
If we look to the nether reaches of the list, we find some anomalies.
... plan to pursue within the next three years as you identify to reach--to pursue that goal. ...
... By 30,000 years ago, Homo sapiens reach Europe for the first time. ...