Onların işi başkana tavsiyede bulunmak.
- Their job is to advise the president.
Erkek kardeşim bana sigara içmeyi bırakmamı tavsiye etti.
- My brother advised me to stop smoking.
Erken bir başlangıcı tavsiye etti.
- He advised an early start.
Aşağıdaki fiyat indirimleri ile ilgili sana nasihat etmek istiyoruz.
- We wish to advise you of the following price reductions.
Doctors can bury their mistakes, but an architect can only advise his clients to plant ivy.
- Ärzte können ihre Fehler begraben, aber ein Architekt kann seinen Kunden nur raten, Efeu zu pflanzen.
I should not advise you to go there alone.
- Ich würde Ihnen nicht raten, allein dorthin zu gehen.