Tom ona umutsuzca âşık olmuştu.
- Tom had fallen desperately in love with her.
Tom Mary'nin dikkatini çekmeyi umutsuzca denedi.
- Tom tried desperately to get Mary's attention.
Tom'un paraya son derece ihtiyacı var.
- Tom needs the money desperately.
Tom'un son derece bir tatile ihtiyacı var.
- Tom desperately needs a vacation.