We must avoid calling on others without an appointment.
- Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
I took a taxi so that I would be in time for the appointment.
- Randevuya zamanında yetişeyim diye taksiye bindim.
Tom brought a flower and presents for his date.
- Tom randevusu için bir çiçek ve hediyeler aldı.
Tom doesn't have a date for the Saturday night.
- Tom'un Cumartesi gecesi bir randevusu yok.
Do you have any engagement tomorrow?
- Yarın herhangi bir randevun var mı?
I can't go with you. I have an engagement.
- Seninle gidemem. Bir randevum var.
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
Tom has an appointment at 2:30.
- Tom'un 2.30'da randevusu var.
I have a rendezvous with my uncle tomorrow.
- Yarın amcamla randevum var.
Tom bought, for his rendezvous, a flower and a gifts.
- Tom randevusu için bir çiçek ve bir hediye aldı.
She would like to make an appointment to see the doctor.
- O, doktoru görmek için randevu almak istiyor.
I'd like to make an appointment for my three-year-old son.
- Üç yaşındaki oğlum için bir randevu almak istiyorum.
I don't have to make an appointment.
- Randevu vermek zorunda değilim.
He always keeps appointments.
- O, her zaman randevularına sadıktır.
Tom is hardly ever late for appointments.
- Tom neredeyse randevularına hiç geç kalmaz.