Otobüs duraklarında yükseltilmiş bordürler zorunlu olmalıdır.
- Raised kerbs at bus stops should be mandatory.
Otobüs bilet ücretleri yüzde yirmi yükselmiştir.
- The bus fares have been raised by 20 percent.
Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.
- Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more.
Tom sesini yükseltti.
- Tom raised his voice.
Toplantıda konuşmak isterseniz elinizi kaldırmak zorundasınız.
- You have to raise your hand if you want to speak at the meeting.
Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
- My mother worked hard in order to raise us.
Bu, çocukları yetiştirmek için iyi bir yer olurdu.
- This would be a good place to raise kids.
Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.
- To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
Tom sesini yükseltmek zorunda değildi.
- Tom didn't have to raise his voice.
Görünüşe göre, biz iki ay içerisinde bir artış alacağız.
- Apparently, we'll be getting a raise within two months.
Ben büyük bir ücret artışı aldım.
- I got a big pay raise.
Tom'un patronundan zam istemeye cesareti yoktu.
- Tom didn't have the courage to ask his boss for a raise.
Patronum zam isteğimi reddetti.
- My boss refused my request for a raise.
A raised-floor air distribution system can lower long-term operating costs while also providing for wire management and offering significantly improved user satisfaction.
O yükselmeyi hak ediyorum.
- I deserve that raise.
Sami'nin karısı çocuğunu yalnız başına büyütmek için ayrıldı.
- Sami's wife was left to raise her child alone.
Bekar bir anne için iki işte çalışmak ve 5 çocuk büyütmekten daha ne zor olabilir?
- What's harder than for a single mother to work 2 jobs and raise 5 kids?
Benim için hayvan beslemek mümkün mü?
- Is it possible for me to raise the animal?
Boş ümit beslemek istemiyorum.
- I don't want to raise false hopes.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Tom bir maaş zammı istedi.
- Tom asked for a pay raise.
O bir maaş zammı istedi.
- He asked for a pay raise.
Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.
- Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more.
Tom sesini yükseltti.
- Tom raised his voice.
Aids'li insanlara yardım etmek amacıyla para toplamak için şarkıcılar birlikte şarkı söylediler.
- The singers sang together in order to raise money to help people with AIDS.
Sen yardım çalışmaları için fon toplamak zorundasın.
- You have to raise funds for the relief work.
The boss gave me a raise.
Chew with your mouth shut — were you raised in a barn?.
Two raised to the fifth power equals 32.
... And that is how I was raised. ...
... And, you know, I was raised by a single mom who had to put herself through school while ...