Yağışlı hava onun bahçede çalışmasını önledi.
- The rainy weather prevented her from working in the garden.
Yağışlı hava, on gün boyunca sürdü.
- The rainy weather lasted for ten days straight.
Tom ayaklarını ıslatmaktan nefret eder.
- Tom hates to get his feet wet.
Senin ayaklarını ıslatmaktan korkma.
- Don't be afraid to get your feet wet.
Tom eve sırılsıklam ıslak vardı.
- Tom arrived home soaking wet.
Bu tür ayakkabı ıslak zeminde kayma eğilimindedir.
- This kind of shoe is apt to slip on wet ground.
Bu yağışlı havadan bıktım.
- I am fed up with this wet weather.
Seattle çok yağışlı bir iklime sahiptir.
- Seattle has a very wet climate.
İyi ki kimse ıslanmadı.
- Luckily nobody got wet.
Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
- No one can dry another's tears without wetting his own hands.