Tom yarış hakkında çok şey bilmiyor.
- Tom doesn't know a whole lot about racing.
Otomobil yarışçısı ne dedi?
- What did the racing driver say?
Tom on üç yaşında yarışmaya başladı.
- Tom started racing at the age of thirteen.
Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
- Do you seriously want to race me?
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
Amerika'da yaşayan birçok farklı ırklarda insanlar vardır.
- There are people of many different races living in America.
Hiç ekstra küçüklükte koşu gömleğiniz var mı?
- Do you have any race shirts in extra small?
Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
- Before the race, the runners have to warm up.
Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
- The United States had won the race to the moon.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.
- Even the human race will become extinct one day.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
Hatoyama at yarışında kumar oynayarak ailesini desteklediğini söylüyor.
- Hatoyama says that he supports his family by gambling on horse racing.
Tom da at yarışını sever.
- Tom also likes horse racing.
Bu bir at yarışı gibi.
- It's like a horse race.
O dürbünüyle at yarışı izledi.
- He watched the horse race with his binoculars.
Köpek yarışını izlemekten hoşlanırım.
- I enjoy watching dog racing.
O, kayak yarışlarında mücadele ediyor.
- He competes in ski races.
Tom'un hayatta büyük bir tutkusu bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
- Tom's one big ambition in life was to become a race car driver.
Fadıl'ın hayatını kurtarmak için zamana karşı bir yarıştı.
- It was a race against the clock to save Fadil's life.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
auto-racing participant.
automobile-racing participant.
motor-racing participant.
Race was a significant issue during apartheid in South Africa.
Her heart was racing as she peered into the dimly lit room.
The Native Americans colonized the New World in several waves from Asia, and thus they are part of the same Mongoloid race.
Recent developments in artificial intelligence has brought about a new race of robots that can perform household chores without supervision.
... So this game is a simple little racing game. ...
... LARRY PAGE: All right, so we got a few racing up. ...