The young men said that they would do it despite all of the difficulties.
- Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.
Despite all his faults, everybody likes him.
- Tüm hatalarına rağmen, herkes onu seviyor.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.
- Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.
Though he was poor, he was happy.
- Fakir olmasına rağmen, o mutluydu.
Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
- Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
- Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
While he likes English, he is weak in mathematics.
- İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
For all his faults, Sam is still a very likable person.
- Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.
For all his faults, he is a good fellow.
- Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
You managed it after all.
- Her şeye rağmen onu başardın
No one could solve the problem after all.
- Buna rağmen kimse problemi çözemedi.
I admire him, in spite of his faults.
- Ben onun hatalarına rağmen, ona hayranım.
In spite of the sunny weather, the air was rather chilly.
- Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.
Although he's young, he has a grey beard.
- Genç olmasına rağmen gri sakalı var.
Although he is young, he is very careful.
- Genç olmasına rağmen, çok dikkatlidir.
Even though my friend was a vegetarian, I didn't tell him that the soup had some meat in it.
- Arkadaşım bir vejetaryen olmasına rağmen, çorbada biraz et olduğunu ona söylemedim.
Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
- Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
He has some faults, but I like him none the less.
- Onun bazı hataları var ama buna rağmen ben onu seviyorum.
But in spite of the merits of being single, they do want to get married some day.
- Fakat bekar olmanın yararlarına rağmen, onlar birgün evlenmek istiyor.
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
- Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
For all his wealth, he was still unhappy.
- Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
Nevertheless, I'm immensely proud.
- Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
I was very tired, but I was nevertheless unable to sleep.
- Ben çok yorgundum ama buna rağmen uyuyamadım.
Nevertheless, she took off her coat and seemed ready for a short conversation.
- Buna rağmen, o ceketini çıkardı ve kısa bir konuşma için hazır görünüyordu.
She has a lot of faults. Still, I like her.
- Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
- Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
His story may sound false, but it is true for all that.
- Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
I told her once and for all that I would not go shopping with her.
- Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla alışverişe gitmedim.
kara rağmen hakem maçı iptal etmedi.
The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
- Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
You managed it after all.
- Her şeye rağmen onu başardın
Tom didn't buy it after all.
- Her şeye rağmen onu almadım.
Nonetheless, she loved the children and was content with the work.
- Her şeye rağmen, o, çocukları seviyordu ve işinden memnundu.