O mükemmel bir vuruştu.
- That was an excellent putt.
Tom iyi bir vuruş yaptı.
- Tom made a good putt.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
- Tom is putting stuff in his backpack.
O kili ateşe koyarak sertleştirdi.
- He hardened clay by putting it into a fire.
Her şeyi bir tekneye koyarak riske atmayın.
- Don't risk putting everything in one boat.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
- Tom is putting stuff in his backpack.
Bebeğimi yatağa koyuyorum.
- I am putting my baby into the bed.
At this resort there's an 9-hole golf course, a small putting green and an 18-hole pitch and putt course.