put in prison, incarcerate, jail, detain

listen to the pronunciation of put in prison, incarcerate, jail, detain
English - Turkish

Definition of put in prison, incarcerate, jail, detain in English Turkish dictionary

jail
hapishane

Tom'un babası hapishanededir. - Tom's father is in jail.

On mahkûm hapishaneden çıktı. - Ten prisoners broke out of jail.

jail
cezaevi

Sami ilçe cezaevinde Leyla'yı ziyaret etti. - Sami visited Layla at the county jail.

jail
{i} hapis

Tom ömrünün geriye kalanını hapiste geçirmek istemiyor. - Tom doesn't want to spend the rest of his life in jail.

Tom Mary'nin sonuna kadar hapiste kalmamasını umuyor. - Tom hopes Mary doesn't end up in jail.

jail
{i} kodes
jail
hapishaneye kapatmak
jail
hapse atmak
jail
mapushane
jail
(Kanun) cezaevine koymak
jail
dam
jail
hapsetmek
jail
{f} hapset
jail
yargılanmakta olan sanığın tutuklu olduğu tutukevi. "prison" ise yargılanması sonucu ceza alan mahkumların tutulduğu yerdir
jail
{i} hapishane, mahpushane
jail
{i} kafes
jail
{f} tutuklamak
English - English
{f} jail
put in prison, incarcerate, jail, detain
Favorites