Kısa sürede herkesin içinde konuşmaya alıştım.
- I soon got accustomed to speaking in public.
Herkesin içinde konuşmak zordur.
- It is hard to speak in public.
Herkesin önünde ona gülündü.
- He was laughed at in public.
Tom herkesin önünde konuşmak zorunda olduğunda sinirlenir.
- Tom becomes nervous whenever he has to speak in public.
Bir kadına alenen yardım etme. Şüpheli görüneceksin.
- Don't help a woman in public. You'll look suspicious.