Onun kışkırtıcı vücudunu gördükten sonra, ona bağımlı oldu.
- After seeing her provocative body, he became obsessed with her.
Mary kışkırtıcı bir tez sundu: Argo, yeni İngilizceye dönüşüyor.
- Mary presented a provocative thesis: Slang is becoming the new English.
Sami, Leyla'dan kendisine ait tahrik edici resimler çekmesini istedi.
- Sami wanted Layla to take provocative pictures of herself.
... It's a provocative title, indeed, ...