provide

listen to the pronunciation of provide
English - Turkish
sağlamak

Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir. - The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.

Kolonlar sağlam bir temel sağlamaktadır. - Columns provide a solid foundation.

temin etmek
tedarik etmek sağlamak
{f} -i şart koşmak
provide şart koş/sağla
{f} sağlamak, temin etmek, tedarik etmek; getirmek: Oğuz provided the drinks. Meşrubatı Oğuz getirdi
{f} ihtiyacını karşılamak
sağla

Ben ailem için yiyecek ve giyecekler sağlayabilirim. - I am able to provide food and clothes for my family.

O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı. - She provided the traveler with food and clothing.

tedarikli bulunmak
{f} önlem almak
bulup vermek
{f} karşılamak

O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir. - He has a wife and two young children to provide for.

Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. - I'm trying my best to provide for you and your brother.

provide for geçimini sağlamak
ihtiyatlı bulunmak
provide against hazırlıklı bulunmak
donatmak
koşul olarak koymak
vermek
şart koşmak
{f} hazırlıklı olmak
{f} koşul koymak
öngörmek
hazırlamak
getirmek
tedarik etmek
bulundurmak
provide insight
İçyüzünü göstermek
provide against
önlem almak
provide for
rızkını temin etmek
provide for
hesaba almak
provide for
geçimini sağlamak
provide a basis
zemin hazırlamak
provide a basis
temel oluşturmak
provide a basis for
zemin sağlamak
provide a solution
çözüm sunmak
provide advantage
avantaj sağlamak
provide an advantage
avantaj sağlamak
provide an opportunity
fırsat sağlamak
provide as a guarantee
teminat olarak göstermek
provide assistance
yardım sağlamak
provide assurance
teminat sağlamak
provide basis
dayanak sağlamak
provide basis
zemin yaratmak
provide basis
dayanak teşkil etmek
provide basis
zemin oluşturmak
provide benefit
yarar sağlamak
provide collateral
(Ticaret) teminat göstermek
provide comfort
(Askeri,Politika, Siyaset) çekiç güç
provide consistency
istikrar sağlamak
provide consistent result
istikrarlı sonuç sağlamak
provide consistent result
tutarlı sonuç sağlamak
provide consultancy service
danışmanlık hizmeti vermek
provide continuance
devamlılığı sağlamak
provide continuance
devamını sağlamak
provide continuity
devamlılık sağlamak
provide continuity
süreklilik kazandırmak
provide convenience
kolaylık sağlamak
provide cooperation
işbirliği sağlamak
provide economic development
ekonomik kalkınma sağlamak
provide electricity
elektrik vermek
provide event
(Bilgisayar) olay sağla
provide evidence
(Kanun) belgelemek
provide feedback
geri bildirimde bulunmak
provide feedback
geri bildirim yapmak
provide for
sağlamak
provide for
düşünmek
provide for
geçindirmek
provide for someone
eksikliğini gidermek
provide foundation
dayanak teşkil etmek
provide foundation
dayanak sağlamak
provide guarantee
teminat sağlamak
provide information
bilgi sağlamak
provide integrity
bütünlük sağlamak
provide justification
gerekçelendirmek
provide missing information
eksik bilgiyi sağlamak
provide motivation
motivasyon sağlamak
provide one's support
desteğini sağlamak
provide opportunity
imkan sağlamak
provide opportunity
olanak sağlamak
provide participants
katılım sağlamak
provide quality service
kaliteli hizmet sunmak
provide return
getirisi olmak
provide sample
numune vermek
provide savings
tasarruf sağlamak
provide security
güvenliğini sağlamak
provide service
hizmet sunmak
provide service
hizmet vermek
provide service
hizmet sağlamak
provide solidarity
dayanışma sağlamak
provide solution
çözüm sağlamak
provide someone with
eksikliğini gidermek
provide someone with evidence
kanıt sunmak
provide someone with service
hizmet sağlamak
provide support
desteğini sağlamak
provide survivability
(Askeri) bekayı sağlamak
provide technical support
teknik destek vermek
provide technical support
teknik destek sunmak
provide the food
nevaliyi düzmek
provide the inspiration for
esin kaynağı olmak
provide the inspiration for
ilham kaynağı olmak
provide unity
bütünlük sağlamak
provide value
değer sağlamak
provide with
(Politika, Siyaset) donatmak
provide with a chance
fırsat tanımak
provide with a chance
fırsat sunmak
provide with acceptance
(Kanun) kabul şartı koymak
provide with an opening
fırsat sunmak
provide with an opening
fırsat tanımak
provide yield
getirisi olmak
provide against
bir şeye karşı tedbir almak
provide for
sağla

Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı. - They had a lot of children to provide for.

Geçimini sağlaması gereken büyük bir ailesi var. - He has a large family to provide for.

provide with
sağla
provide for
-i geçindirmek, -in geçimini sağlamak, -in rızkını temin etmek
provide (a city) with a canal
(Bir şehir) bir kanal ile sağlamak
provide a coffin
Bir tabut sağlamak
provide a quote
fiyat teklifi vermek
provide against
tedbir almak

Kötü gün için tedbir almak akıllıca. - It is wise to provide against a rainy day.

provide an insurance
bir sigorta sağlamak
provide for
hesaba katmak
provide housing for a soldier
Bir asker için konut sağlamak
provide information
bilgi vermek
provide of
ve sağlamak
provide reasons in favour
lehine nedenlerle sağlamak
provide reliability
güvenilirliği sağlamak
provide return
getiri sağlamak
provide that
sağlarlar
provide the food
gıda sağlamak
provide with a bushing
sağlamak bir burç
provide against
-e karşı hazırlıklı olmak
provide against
(Fiili Deyim ) -e karşı önlem almak
provide credit facilities
(Ticaret) kredi kullandırmak
provide employment
istihdam oluşturmak
provide employment
istihdam yaratmak
provide for
-i hesaba almak/katmak, -i düşünmek: She's provided for that as well
provide for
gereksinimini sağlamak
provide for
ihtiyaçlarını karşılamak

Senin ve kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. - I'm trying my best to provide for you and your sister.

O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır. - He works day and night to provide for his family.

provide for
(Fiili Deyim ) tüm gereksinimleri sağlamak , geçindirmek
provide loan facilities
(Ticaret) kredi kullandırmak
provide s.o. with
birine -i sağlamak/getirmek
provide with
temin etmek
provide with
bulmak
provide with
sağlamak
provided
sağlanmış

Bu programın finansmanı aşağıdaki sponsorlar tarafından sağlanmıştır. - Funding for this program was provided by the following sponsors.

Tatoeba cümlelerindeki ses Shtooka tarafından sağlanmıştır. - Audio in Tatoeba sentences are provided by Shtooka.

providing
sağlama

Bir aptala öğretmeye çalışmak ölü bir adam için tıbbi tedavi sağlamak gibidir. - Trying to teach a fool is like providing medical treatment for a dead man.

provides
sağlıyor

Firma, işçilerine üniformalarını sağlıyor ama onların düzenli olarak temizlenmesini bekliyor. - The firm provides its workers with their uniforms, but they are expected to have them regularly cleaned.

providing
(isim) sağlama
freedom to provide services
(Politika, Siyaset) hizmet sunma özgürlüğü
operation provide comfort
(Politika, Siyaset) çekiç güç
provide for
öngörmek
provided
şayet
provided
tedarik edilen
provided
ancak
providing
temin etme
providing
ancak
provided
-mek şartıyla
provided
{f} sağla

O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı. - She provided the traveler with food and clothing.

O, onlara yiyecek sağladı. - He provided them with food.

provided
yeter ki
providing
yeter ki
providing
{f} temin et
providing
-mek şartıyla
provided
sadece

Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü. - The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.

provided
olmak kaydıyla
provided
sağla(mak)
provided
Sağlanmış, temin edilmiş
provided
sağlanan
provides
sağla(mak)
providing
sağlanarak
freedom to provide services
(Avrupa Birliği) hizmet edimi serbestisi
not provide
temin etmemek
provided
provide şart koş/sağla
provided
şartıyle
providing
provide şart koş/sağla
providing
şartıyle
providing
eğer
providing
şayet
providing
(bağlaç) şartıyla, koşulu ile, eğer
providing
koşulu ile
providing
conj. şartıyla
providing
sadece
providing
şartıyla
English - English
To make a living; earn money for necessities
To make possible or attainable
To determine the form of some situations, by means of a stipulation or condition
To act to prepare for something
To furnish with, cause to be present
To give what is needed or desired, especially basic needs
take measures in preparation for; "provide for the proper care of the passengers on the cruise ship"
To supply; to afford; to contribute
take measures in preparation for; "provide for the proper care of the passengers on the cruise ship" determine (what is to happen in certain contingencies), especially by including a proviso condition or stipulation; "The will provides that each child should receive half of the money"; "The Constitution provides for the right to free speech" provide what is desired or needed, especially support, food or sustenance; "The hostess provided lunch for all the guests" supply means of subsistence; earn a living; "He provides for his large family by working three jobs"; "Women nowadays not only take care of the household but also bring home the bacon
{f} supply, furnish; give, grant; prepare for in advance; set, make arrangements
To stipulate previously; to condition; as, the agreement provides for an early completion of the work
provide or furnish with; "We provided the room with an electrical heater"
mount or put up; "put up a good fight"; "offer resistance"
If you provide something that someone needs or wants, or if you provide them with it, you give it to them or make it available to them. I'll be glad to provide a copy of this They would not provide any details The government was not in a position to provide them with food. = supply + provider providers pro·vid·er They remain the main providers of sports facilities
To look out for in advance; to procure beforehand; to get, collect, or make ready for future use; to prepare
To furnish; to supply; formerly followed by of, now by with
To procure supplies or means in advance; to take measures beforehand in view of an expected or a possible future need, especially a danger or an evil; followed by against or for; as, to provide against the inclemency of the weather; to provide for the education of a child
supply means of subsistence; earn a living; "He provides for his large family by working three jobs"; "Women nowadays not only take care of the household but also bring home the bacon
To establish as a previous condition; to stipulate; as, the contract provides that the work be well done
make a possibility or provide opportunity for; permit to be attainable or cause to remain; "This leaves no room for improvement"; "The evidence allows only one conclusion"; "allow for mistakes"; "leave lots of time for the trip"; "This procedure provides for lots of leeway"
If a law or agreement provides that something will happen, it states that it will happen. The treaty provides that, by the end of the century, the United States must have removed its bases see also provided, providing
determine (what is to happen in certain contingencies), especially by including a proviso condition or stipulation; "The will provides that each child should receive half of the money"; "The Constitution provides for the right to free speech"
To appoint to an ecclesiastical benefice before it is vacant
provide what is desired or needed, especially support, food or sustenance; "The hostess provided lunch for all the guests"
To foresee
provide a meal
supply a meal, provide food
provide against
make preparations against
provide for
If you provide for something that might happen or that might need to be done, you make arrangements to deal with it. James had provided for just such an emergency
provide for
If a law or agreement provides for something, it makes it possible. The bill provides for the automatic review of all death sentences
provide for
If you provide for someone, you support them financially and make sure that they have the things that they need. Elaine wouldn't let him provide for her Her father always ensured she was well provided for
provided
Only if (the stipulation that follows is true)

You can go to the party provided you finish all your homework first.

provided
Simple past tense and past participle of provide
provided
{a} furnished, on condition
To provide
foresee
provided
If you say that something will happen provided or provided that something else happens, you mean that the first thing will happen only if the second thing also happens. The other banks are going to be very eager to help, provided that they see that he has a specific plan Provided they are fit I see no reason why they shouldn't go on playing for another four or five years. = providing. used to say that something will only be possible if something else happens or is done = providing
provided
conj. on the condition that; only if
provided
On condition; by stipulation; with the understanding; if; usually followed by that; as, provided that nothing in this act shall prejudice the rights of any person whatever
provided
past of provide
provides
third-person singular of provide
providing
{i} giving, rendering; arranging for -, preparing for -; supplying, furnishing
providing
If you say that something will happen providing or providing that something else happens, you mean that the first thing will happen only if the second thing also happens. I do believe in people being able to do what they want to do, providing they're not hurting someone else = provided. used to say that something will only be possible if something else happens or is done = provided
providing
conj. on the condition that -, only if -
providing
present participle of provide
provide
Favorites