Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.
- The army is in the north to protect the border.
Tom kendini korumak zorunda.
- Tom has to protect himself.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
İnsan ailesini korumak zorundadır.
- One has to protect his family.
O, çevreyi koruma hakkında taktire şayan bir konuşma yaptı.
- He made an admirable speech about protecting the environment.
Tom koruyucu gözetime alındı.
- Tom has been taken into protective custody.
Tom Mary'le ilgili çok koruyucu.
- Tom is very protective of Mary.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.
- Everyone has the right to the protection of the moral and material interests resulting from any scientific, literary or artistic production of which he is the author.
Onlar koruma istediler.
- They wanted protection.
Tom Çevre Koruma Ajansı için çalışıyor.
- Tom works for the Environmental Protection Agency.
Çocuklarımı yetiştireceğim böylece hurafeden korunmuş olacaklar.
- I will raise my children so that they will be protected from superstition.
Timsah korumalı bir türdür.
- The crocodile is a protected species.
Tom Mary'yi korumalıydı.
- Tom should've protected Mary.
Çiçekler havaya karşı korunmaktadır.
- The flowers are protected against the weather.
O, çevreyi koruma hakkında taktire şayan bir konuşma yaptı.
- He made an admirable speech about protecting the environment.
Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
- They know the importance of protecting the earth.
Tehlikeye karşı kendimizi koruduk.
- We protected ourselves against danger.
Polis memuru tanığı korudu.
- The policeman protected the witness.
Korunan alanlarda avcılık yasaktır.
- In protected areas hunting is prohibited.
Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
- They know the importance of protecting the earth.
Tom'u korumamız gerekiyor.
- We're supposed to be protecting Tom.
Tom haraç vermeyi reddetti.
- Tom refused to pay protection money.
... Like a force field, it will protect our future home ...
... So this is here to protect you, right? ...