Emilien kızarmış dikenli incir yemek istiyor.
- Emilien wants to eat fried prickly pears.
Özgür irade sorunu din için bir dikenli bir bilmece.
- The question of free will is a prickly conundrum to religion.
Ahh! kendime iğne batırdım!
- Ouch! I've pricked myself!
Nakış yaparken kendini bir iğne ile deldi.
- She pricked herself with a needle while embroidering.
I felt a sharp prick as the nurse took a sample of blood.