pressing, compelling; immediate, prompt

listen to the pronunciation of pressing, compelling; immediate, prompt
English - Turkish

Definition of pressing, compelling; immediate, prompt in English Turkish dictionary

urgent
ivedi
urgent
{s} acil

Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi. - An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.

Tom acil bir iş için Boston'a gitti. - Tom has gone to Boston on urgent business.

urgent
{s} acele

Acele et! Tom onun acil olduğunu söylüyor. - Hurry! Tom says it's urgent.

Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi. - An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.

urgent
{s} ısrarcı
urgent
{s} önemli
urgent
(Askeri) HAREKAT SAVAŞ: Haber öncelik derecesini gösteren eski terim. Bak "message precedence"
urgent
{s} kaçınılmaz
urgent
{s} zorunlu
urgent
{s} ısrar eden
urgent
{s} ısrarlı
urgent
mübrem
urgent
şaşılınç
urgent
urgentlyönemle
urgent
ısrarcı/acil
urgent
acil acele olan
English - English
{s} urgent