Konferansta bir rapor sunuyor olacağım.
- I'll be presenting a paper at a conference.
Kraliyet Shakespeare Şirketi önümüzdeki hafta Venedik Tüccarını sunuyor.
- The Royal Shakespeare Company is presenting The Merchant of Venice next week.
Bir Noel hediyesi olarak kendime bu çok hızlı patlamış mısır makinesini aldım.
- I bought myself this superfast popcorn machine as a Christmas present.
Amcam bana bir hediye verdi.
- My uncle gave me a present.
Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
- In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Bütün öğrenciler mevcut değiller.
- Not all those students are present.
Kabinenin her üyesi mevcuttu.
- Every member of the cabinet was present.
Noel armağanlarını açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinç ile kıyaslayabilecek çok az şey vardır.
- Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.
Baba, armağan istemiyorum, sadece eve gelmeni istiyorum.
- I don't want a present, Dad. I just want you to come home.
Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
Onlar şu anda İngiltere'de büyük bir şirket için çalışıyorlar.
- At present they are working for a big company in England.
Şu andaki eğitim sisteminde hangi eksikliği bulabilirsin?
- What defect can you find in the present system of education?
Şimdiki işimi bırakacağım.
- I am going to leave my present job.
Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
- We are groping for a way out of the present situation.
Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
- Tom never fails to send a birthday present to his father.
Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Tom bir sunum vermek zorunda.
- Tom has to give a presentation.
Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.
- I want to give him a present for his birthday.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.
- Those present were all moved to tears.
Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- Those present at the meeting supported the bill.
Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- At present, we have 1,600 students at our school.
Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri üzerinde fikrini sunmak istersen lütfen benimle irtibat kurar mısın?
- Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısındayım.
- I'm at the LSM to present the Tatoeba project.
Çoğu şu anki kariyerinden bıkmış.
- Many are fed up with their present careers.
Senin şu anki sorunun her zaman aklımda.
- Your present trouble is on my mind all the time.
Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
Bugünkü durumundan memnundur.
- He is content with his present state.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.
- Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
Bütün üyeler toplantıda hazır mıydı?
- Were all the members present at the meeting?
Several people were present when the event took place.
The theater is proud to present the Fearless Fliers.
The patient presented with insomnia.
It is very kind of you to send me such a nice present.
- Thank you very much for sending me such a nice present.
I am looking for a present for my mother.
- I'm looking for a present for my mother.