Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
Beklemenin bir faydası yok.
- There's no point in waiting.
O beni bir saatten daha fazla bekletti.
- He kept me waiting for more than an hour.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- There were five patients in the waiting room.
Çizim odasında bekleyen bazı misafirler vardı.
- There were some guests waiting in the drawing room.
Yemek için bekleyen insan sıraları eskisinden daha uzundu.
- The lines of people waiting for food were longer than before.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Bütün sabahı bir şey olmasını bekleyerek geçirdim.
- I spent the whole morning waiting for something to happen.