O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
Bütün gün ofiste oturarak çok egzersiz yapmam.
- I don't get much exercise sitting in the office all day.
O orada oturarak ve pencereden dışarı bakarak oldukça çok zaman harcamaktadır.
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti.
- When dinner was over, we adjourned to the sitting room.
Tom ve Mary oturma odasında oturup konuşuyorlar.
- Tom and Mary are sitting in the living room talking.
Piyanoda oturan kız benim kızımdır.
- The girl sitting at the piano is my daughter.
Bir bankta oturan yaşlı bir adam var.
- There is an old man sitting on a bench.