present participle of fight

listen to the pronunciation of present participle of fight
English - Turkish

Definition of present participle of fight in English Turkish dictionary

fighting
kavga

Aslında Tom ve John'u hiç kavga ederken görmedim. - I never actually saw Tom and John fighting.

Tom her zaman kavga ediyor gibi görünüyor. - Tom always seems to be fighting.

fighting
{s} savaşan
fighting
dövüş

Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar. - I wish they would stop fighting.

Anne dövüşen çocukları ayırdı. - The mother separated the fighting children.

fighting
mücadele

Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum. - I intend on fighting till the end.

Japon ve Amerikan güçleri hâlâ acımasızca mücadele ediyorlardı. - Japanese and American forces were still fighting bitterly.

fighting
harp
fighting
{s} savaş

Savaş bir hafta sürdü. - The fighting lasted one week.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

fighting
savaşarak

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

fighting
{s} mücâdeleye hazır
fighting
(Askeri) SAVAŞ: Taktik alanda, yapılan bir savaş içinde bilfiil çarpışmalar
fighting
{i} mücâdele

George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu. - George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

fighting
{s} savaşçı

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

English - English
fighting
present participle of fight
Favorites