Hükümet, ruhsatsız silah taşımaktan bizi men ediyor.
- The government prohibits us from carrying guns without a license.
Onu taşımak için yardıma ihtiyacım var.
- I need help carrying her.
Tom üç şişe şarap taşıyarak odaya geldi.
- Tom came into the room carrying three bottles of wine.
Tom bir demlik kahve taşıyarak mutfaktan döndü.
- Tom returned from the kitchen carrying a pot of coffee.
O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
- He was carrying an umbrella under his arm.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Tom şemsiye taşıyan tek kişiydi.
- Tom is the only one carrying an umbrella.
Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
- A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.