O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.
- She prepared the meal in a very short time.
Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
- He prepared his speech very carefully.
Hazırlanmış olmak zorunda olacağım.
- We'll have to be prepared.
Hazırlanmış olsan iyi olur.
- You'd better be prepared.
Tom hazırlanmak istiyor.
- Tom wants to be prepared.
Sami risk almak için hazırlanmak zorundaydı.
- Sami had to be prepared to take risks.
Öğrenciler sınav için hazırlandı.
- The students prepared for the examination.
Toplantı için dikkatlice hazırlandı.
- He prepared carefully for the meeting.
Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
- He prepared his speech very carefully.
Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
- In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
Her zaman en kötü için hazırlıklı olmalıyız.
- We must always be prepared for the worst.
Acil bir durum için hazırlıklı olmalısın.
- You must be prepared for an emergency.
The journalist interviewed an eye-witness who was not prepared to disclose his identity.
... prepared for the spring after this strongest five-year stretch a farm ...
... prepared for this. ...