He remained steadfast to his principles.
- O prensiplerine sadık kaldı.
Tom agreed with Mary in principle.
- Tom Mary ile prensipte anlaştı.
I make it a rule not to stay up late.
- Geç saatlere kadar ayakta kalmamayı prensip edindim.
I make it a rule never to borrow money.
- Asla borç para almamayı prensip edinirim.