Birinin dinlediği müzik türü bir tercih meselesidir.
- The kind of music one listens to is a matter of preference.
Kişisel tercih meselesi.
- It's a matter of personal preference.
Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.
- No one opposed the choice.
Tom Mary'nin doğru seçim yaptığını düşünüyor.
- Tom thinks Mary made the right choice.
Sana bir seçme hakkı veriyoruz.
- We're giving you a choice.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Bu bir tercih değil, önceliktir.
- It's a priority, not a preference.
... preference of continuous utility maximization ...
... on preference to the economic side thereof constant preference going around ...