O pis kuyuda beş gün geçirdim. O anda tek çözümüm dua etmekti.
- I spent five days in that filthy well. In that moment, my only solution was praying.
Bazı dillerde konuşma, dua etme gibidir.
- Speaking in some languages sounds like praying.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü.
- She went down on her knees to pray.
Biz dua etmek için diz çöktük.
- We knelt down to pray.
Hepimiz Japonya için dua ediyoruz.
- We are all praying for Japan.
Benim duama cevap verildi.
- My prayer was answered.
Leyla af dilemek için dua etti.
- Layla prayed for forgiveness.
Leyla yalvarmaya başladı.
- Layla started praying.
Tom yardım için Tanrı'ya dua etti.
- Tom prayed to God for help.
Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü.
- She went down on her knees to pray.
Well, Major, pray tell us your adventures, for you have frightened us dreadfully.
... praying that I saw Billy Joel's ...