You're practically family.
- Siz pratikte ailesiniz.
His ideas are always practical.
- Onun fikirleri her zaman pratiktir.
It's practical to have a laptop.
- Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.
Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
- Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
Do you practice any sport?
- Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
Tom has no practical experience.
- Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.